KISALTMALAR
AYM: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi
Anayasa: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
N.B.B kararı: Anayasa Mahkemesi’nin 2013/5653 Başvuru Numaralı, 03/03/2016 Tarihli Bireysel Başvuru Kararı
KVKK: 6698 sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanunu
YHGK: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
5651 sayılı kanun: İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun
Giriş
Sürekli gelişen teknoloji ve beraberinde getirdiği faydalar ile birlikte bireyler dijital ortamda interaktif bir ilişki içerisinde olmakta; iş ve özel hayatlarında teknolojiye daha fazla alan açmaktadırlar. Bunun bir sonucu olarak da “veri” günümüzde en önemli varlıklardan biri olarak değerlendirilmektedir. İnternetin yaygınlaşmasından önce çok daha zor olan verileri kaydetme, verilere erişme, verileri saklama gibi hususlar artık çok daha kolay olmaktadır. Bu durum pratikte büyük kolaylıklar sağlamakla birlikte yeni endişeleri de beraberinde getirmiş, bunun bir sonucu olarak da yeni haklar ve koruma mekanizmaları ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda değerlendirilebilecek olan “unutulma hakkı” hem uluslararası hem de ulusal boyutta çok tartışılan bir hak olarak yerini almıştır.
Kişisel veriler ve bu verilerin korunmasına yönelik hukuki düzenlemelerin de etkisiyle unutulma hakkı kapsamında yapılan talepler artmış ve bu konuda verilen kararlar ile birlikte konuya ilişkin içtihat hızla gelişmiştir. Bunun sonucunda Türk Hukuku’ndaki yargı kararlarında son yıllarda “unutulma hakkı” ifadelerine yer verilmeye başlanılmıştır.
Bu çalışma ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi’nin 2013/5653 başvuru numaralı, 03/03/2016 tarihli unutulma hakkına ilişkin bireysel başvuru kararının Türk Hukuku çerçevesinde değerlendirilecektir.
1. Başvuru Konusu Olay
Anayasa Mahkemesi’nin N.B.B. kararına konu olan olay ve yargılama sürecine ilişkin genel bilgiye aşağıda yer verilmiştir:
Başvuru, Türkiye’de yayımlanan ulusal bir gazetenin internet arşivinde yer alan Başvurucu’nun uyuşturucu kullanımına ilişkin 1998 ve 1999 yıllarındaki haber içeriğinin kaldırılması talebinin reddedilmesi sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 12., 17., 20., 25., 26., 27. ve 32 maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olmaktadır.
2. Yargılama Süreci
2.1. İç Hukuktaki Yargılama Süreci
Anayasa mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için iç hukuktaki başvuru yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir. Bu noktada başvuru konusu olayın iç hukuktaki yargılama sürecine kısaca aşağıda yer verilmiştir.
Başvurucu kendisi ile ilgili yürütülen ceza kovuşturmasına ilişkin yapılan haberin kaldırılması için 2013 yılında ilgili basın kuruluşuna ihtarname gönderilmiş ancak buna rağmen 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun m. 9/1 uyarınca içeriğin kaldırılmaması nedeniyle İstanbul 36. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurmuştur. Mahkemece yapılan inceleme neticesinde konunun güncelliğini yitirmesi, gündemde kalmasında kamu yararının kalmaması, özel hayatı incitici ve örseleyici bilgi niteliğinde olduğu ve erişim kolaylığı nedeni ile kişilik haklarının ihlal edilmesi sonucunu doğurması gibi gerekçelerle yazı içeriğinin kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemenin kararına yapılan itiraz üzerine İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, İstanbul 36. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararının şeref ve haysiyetin ihlal edilmediği, yayınlandığı tarih uyarınca gerçeğe uygun olduğu, gazetecinin hak ihlaline ilişkin kastı bulunmadığı gibi gerekçelerle kaldırmasına karar vermiş ve Başvurucu 22/07/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.
2.2. Anayasa Mahkemesi’ndeki Yargılama Süreci ve Değerlendirmeler
Bu kısımda Başvurucu tarafından yapılan başvuruya ilişkin olarak AYM’nin tespit ve incelemeleri değerlendirilecektir.
2.2.1. İlgili Anayasal Hakların Tespiti
AYM, başvuruyu esas olarak Anayasa’nın “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17/1. maddesi ile “özel hayatın gizliliği” başlıklı 20/3. maddesi ile bu haklar ile çatışan hakları ağırlıklı olarak “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. Maddesi ile “Basın Hürriyet,” başlıklı 28. Maddesi açısından değerlendirmiştir.
a. Anayasa M. 17’de Düzenlenen Kişinin Dokunulmazlığı, Maddi Ve Manevi Varlığı Hakkının Tanımı Ve N.B.B Kararı Açısından Değerlendirilmesi:
Tanım:
Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
(…)(1) meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.
N.B.B. kararı açısından AYM, Anayasa’nın 17. Maddesinin 1. Fıkrasını esas almıştır. Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı her ne kadar Anayasa’nın özel hayatın gizliliğini düzenleyen maddesinin altında yer almasa da Anayasa Mahkemesi; şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. Maddesinde düzenlenen “manevi varlık” kapsamında değerlendirmiş ve şeref ve itibara yapılan müdahaleleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Özel ve Aile Hayatına Saygı başlıklı 8. Maddesi ile paralel olarak özel yaşama saygı hakkının bir parçası olarak ele almıştır.
Kişilerin maddi ve manevi varlıklarını koruma ve geliştirme hakkının uygulanabilmesi için iki koşulun mevcut olması gerekmekte olup, bunlar müdahalenin belirli bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması ve kişinin kendi eylemlerinin ile sonucun ortaya çıkmamış olmasıdır. Ancak AYM, N.B.B. kararında bu koşulları verilere erişim başta olmak üzere internetin mahiyeti açısından özel olarak değerlendirmiş ve kişinin kendi eylemiyle ile şeref ve itibarını zedelemesi halinde dahi bu tür içeriklerin uzun süre internet ortamında kalmasının bu hak kapsamında değerlendirilebileceğini belirtmiştir.
AYM, değerlendirmesinde internet üzerinden erişilen, iletilen, saklanan verilerin küresel boyutları olduğunu; internet öncesi ve sonrasına bakıldığında verilere erişimin çok kolay olması nedeniyle kişilerin internet öncesi dönemde olduğu gibi geçmiş yaşantılarından bağımsız bir hayat sürmelerinin zorlaştığını ve bu hususun da ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengeyi bozduğunu bu dengenin de ancak “unutulma hakkı” nın kabul edilmesi ile tekrar kurulabileceğini belirterek unutulma hakkının teknolojik gelişmeler karşısındaki önemini açıkça ifade etmiş olmuştur.
Anayasa Mahkemesi’nin teknolojik gelişmeler ile internetin kişilerin özel hayatlarında yarattığı değişiklikleri göz önünde bulundurması isabetli olmuştur. Günümüzde her türlü veriye neredeyse “tek tıkla” erişme, bu verileri saklama, aktarma çok kolay hale gelmiştir. Bu noktada başvuru konusu olayda haberin internette yer alması kadar içeriğin haber niteliği taşıması da önem arz etmektedir. Nitekim en çok ziyaret edilen internet sayfaları arasında haber ve gazete sitelerinin sıralaması ve sayısı yüksektir. WPMAVI’nın Alexa ve Similarweb’in istatistiki bilgilerini esas alarak hazırladığı Türkiye’nin en çok ziyaret edilen yüz sitesi listesine bakıldığında ilk otuz site içerisinde dahi on tane haber sitesi olduğu, en çok tıklanan site kategorilerinin %22 Haber, %11 Film-Dizi, %9 Forum, %8 Spor-Bahis, %50 Diğer şeklinde belirlendiği göz önüne alındığında “haber” kategorisinin internette oldukça aktif olduğu görülmektedir. Burada özellikle dikkat çekilmek istenilen husus, unutulma hakkının konusunun haber içeriği olması kadar internet ortamında yer alan içeriğe erişme imkanının yüksekliği ve kolaylığıdır. Bu bağlamda AYM’nin verdiği kararda haberin “kolaylıkla erişilebilir olması” hususunu değerlendirmesi isabetli olmuştur. Dolayısı ile erişim kolaylığı ve sıklığının yüksek olduğu hallerde haber gibi hukuka ve gerçeğe uygun içerikler dahi zamanla kişinin şeref ve itibarına zarar verebilir hale gelebilmektedir. Bir başka deyişle başta kamuyu ilgilendiren bir olayın aradan geçen süre ile birlikte bireylerin özel yaşamına olan etkisi sebebi ile farklı değerlendirilmesi gerekebilmektedir. . Bu gibi durumlarda somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılması gerekmekle birlikte geçmiş zamana ait bir haber ile kişinin topluma kazandırılarak yeni bir hayat kurması, şeref ve itibarının korunması, özel hayatının gizliliği gibi hususlar ile arasında denge kurulması ve gereken hallerde öncelik sırasının kişiye verilmesi uygun olacaktır. Ancak değerlendirme yapılırken her durumda kişinin haklarına öncelik verilmesi şeklinde bir yol izlenmemeli yorumlanmamalı, somut olayda dengenin sağlanması için çatışan haklar irdelenerek bir nevi dengeleme yapılmalı ve bunun neticesinde karar verilmelidir.
Arama motorlarından olan Google’ın konuyla ilgili denetim mercii olması uygun bulunmamakla birlikte aşağıdaki tabloda örnek olarak verilen Google Danışma Kurulu’nun unutulma hakkının değerlendirilmesinde dikkate aldığı kriterler Türk Hukuku’ndaki değerlendirmelere de ışık tutabilecektir.
Tablo 1:
Kriter | Açıklama |
Veri Öznesinin Kamusal Yaşamdaki Rolü | Veri öznesinin kamuya mal olmuş olması halinde kamunun bilgi edinmesi yani kamu menfaati ile kamuya mal olmuş kişilerin menfaatleri karşılaştırılmaktadır. |
Bilginin Mahiyeti | Bireyin mahremiyetini ile toplumun bilgiye erişmedeki kamusal yararı karşılaştırılmaktadır. Bilginin mahiyetine örnek olarak aşağıdakiler gösterilebilir: – Hassas veri niteliğinde olup olmadığı – Kamu sağlığını ilgilendiren bilgi olup olmadığı – Bilginin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı |
Bilginin Kaynağı | Bilginin kimin tarafından yayımladığına ilişkin ayrım yapılmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları yahut gazetecilik faaliyeti kapsamında yayımlanan bilgiler, bireylerin yayımladığı bilgiler vb. gibi hususlar göz önünde bulundurulmaktadır. |
Aradan Geçen Zaman | Bilginin yayımlandığı tarihten itibaren geçen zaman değerlendirilmektedir. Aradan geçen zamanın artması, istisnalar hariç olmak üzere unutulma hakkının uygulanması şansını arttırmaktadır. |
b. Anayasa M. 20’de Düzenlenen Özel Hayatın Gizliliği Hakkının Tanımı Ve N.B.B Kararı Açısından Değerlendirilmesi:
Tanım:
Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga üçüncü cümle: 3/10/2001-4709/5 md.)(…)
(Değişik fıkra: 3/10/2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
N.B.B. kararı açısından AYM, Anayasa’nın 20. Maddesinin 3. Fıkrasını esas almıştır. AYM, özel hayatın geniş bir kavram olduğunu belirtmiş ve kişinin maddi ve manevi bütünlüğünü, fiziki ve sosyal kimliği gibi hususların yanı sıra kişisel bilgileri ve verilerinin, kişisel gelişimin, aile hayatının da bu hakkın kapsamında yer aldığına işaret etmiştir. AYM, kişisel veri kavramının tanımını yaparak kişisel verilerin korunması hakkının verilerin işlenmesinden sonra da söz konusu olduğunu ve kişisel verilerin düzeltilmesini veya silinmesini talep etme hakkını da içerdiğini belirtmiştir.
AYM’nin kararı verdiği tarihte henüz yürürlüğe girmemiş olmamakla birlikte güncel bir değerlendirme yapılabilmesi için Anayasa’nın 20/3 maddesi temelinde yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nu açısından durumun değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu noktada aşağıda KVKK’nın unutulma hakkı açısından önem teşkil eden maddelerine yer verilmiştir:
a. Kişisel Verilerin İşlenmesinde Genel İlkeler (m.4)
Unutulma hakkı açısından önem arz eden ilkeler “Doğru ve gerektiğinde güncel olma”, “İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma”, “İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme”dir.
Doğru ve gerektiğinde güncel olma: İşlenen kişisel verilerinin verilerin gerçeğe uygun olması kişisel verileri işlenen gerçek kişi başta olmak üzere veri sorumlusu için de gereklidir. Kişisel veriler sıklıkla değişkenlik gösterebileceğinden veri sorumlusunun bu verilerin doğruluğunu ve güncelliğini kontrol etmesi gerekmektedir.
İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma: Bu ilke, işlenen verilerin belirlenen amaçların gerçekleştirilmesi ile ilgili olmasını, amacın gerçekleştirilmesi için gerekli veya elverişli olmayan verilerin işlenmesinden kaçınılmasını gerekli kılmaktadır. Bu ilke kapsamında veri sorumlularının veri işlemeye başlamadan önce amaçlarına ulaşmak için bu verilerin işlenmelerinin gerekli olduğundan, işbu amaçlar açısından yalnızca gereken verileri topladıklarından ve amaçlarının gerektirdiği kadarını işlediklerinden; bu kapsamın dışında kalan kişisel verileri işlemediklerinden emin olmaları gerekmektedir.
İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme: Kişisel verilerin kanunlarda öngörülen süre veya işleme amacının gerektirdiği kadar muhafaza edilmesi gerekmektedir. Dolayısı ile öncelikli olarak kanunlarda kişisel verilerin muhafazası ile ilgili özel bir düzenlemenin bulunup bulunmadığına bakılmalıdır. Bu tür bir düzenleme yok ise kişisel verilerin muhafazasının amaç açısından gerekli olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Kişisel verilerin amaç açısından gereksiz duruma gelmesi, birkaç şekilde söz konusu olabilir:
i. Kişisel verilerin işlenmesi ile hedeflenen amacın ortadan kalkması,
ii. Amaca ulaşmak için kişisel verinin işlenmesinin gereksiz olduğunun anlaşılması,
iii. Amaca ulaşıldığı için artık kişisel verinin tutulması gerekliliğinin ortadan kalkması
Kişisel verilerin muhafaza edilmesi için mevzuatta bir süre öngörülmemişse veya veri sorumlusunun veriyi işleme amacı açısından muhafaza etmesine gerek kalmamış ise kişisel verilerin silinmeleri veya anonim hale getirmeleri gerekmektedir.
Yukarıdaki ilkeler göz önüne alınarak N.B. B. kararı değerlendirildiğinde Başvurucu ile ilgili yapılan haberde Başvurucu’nun kimliğinden ziyade esasen habere konu olan suç önem taşımakta olduğundan Başvurucu’nun isminin rumuzlanmaksızın aleni hale getirilerek Başvurucu’nun kimliğinin açıklanmasının işlenilen amaçla sınırlı ve ölçülü olması ilkesi ve buna paralel olarak ilgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmesi ilkesine aykırılık teşkil ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
b. Kişisel verilerin işlenme şartları:
KVKK’nın 5. Maddesinde kişisel verilerin işlenme şartları düzenlenmiş olup, kişisel verilerin hukuka uygun olarak işlenmesi için kişisel verileri işlenecek kişinin açık rızasının bulunması veya açık rızayı gerekmeyen hallerin mevcut olması gerekmektedir. Bu noktada açık rızanın gerekmediği hallerden unutulma hakkı için önem arz edenler; kanunlarda açıkça öngörülmesi, veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olmasıdır. N.B.B. açısından değerlendirildiğinde 5187 sayılı Basın Kanunu m. 3 uyarınca ilgili haberin yapılması basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içermektedir. Bu bağlamda N.B.B. kararına konu olan haberin yapılması kanundan kaynaklandığından Başvurucu’nun rızasının alınmasına gerek olmadığı açıktır. Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasına bakıldığında maddede yer alan diğer hususlara ek olarak “başkalarının şöhret ve haklarının” korunması sebebiyle basın özgürlüğünün sınırlandırılabileceği belirtilmiştir. Bu nedenle her ne kadar kanundan kaynaklanması sebebi ile açık rıza aranmayacaksa da Başvurucu’nun kimliğinin bilinmesi kamu açısından bir yarar sağlamadığından hem Basın Kanunu’nun ilgili maddesi hem de KVKK uyarınca “ölçülülük” ilkesi açısından bir ihlal söz konusu olmaktadır. AYM, Anayasa’nın 20. Maddesi açısından kişisel verilerin işlenmesi ile ilgili değerlendirme yaparken bu hususa değinmemiş yalnızca Anayasa’da düzenlenen haklar açısından değerlendirerek ifade ve basın özgürlükleri kapsamında yapılan bir haberin 20. maddenin istisnası olacağını belirtmiştir.
Bu kısımda yalnızca Basın Kanunu ve KVKK açısından inceleme yapılmış olup, Anayasa’da düzenlenen ifade ve basın özgürlükleri açısından değerlendirmeye aşağıda yer verilmiştir.
c. Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hâle getirilmesi
KVKK m. 7 uyarınca KVKK ve ilgili diğer kanun hükümlerine uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması halinde kişisel verilerin re’sen veya ilgili kişinin talebi üzerine silinmesi, yok edilmesi veya anonimleştirilmesi gerekmekte olup; bu hususa KVKK 11. maddesinde ilgili kişinin hakları arasında da yer verilmiştir. Bu düzenlemelerin unutulma hakkı ile doğrudan ilgilisi bulunmakta ve bu düzenlemelerle unutulma hakkını güvence altına alınmış olmaktadır. Şöyle ki; maddede yer alan “rağmen” ifadesinden de anlaşıldığı üzere burada işlenen kişisel verilerin kanuna uygun olması silinmesine talep edilmesine engel teşkil etmemektedir. Dolayısı ile unutulma hakkından faydalanmak isteyen ancak süre vb gibi sebeplerle bu haktan yararlanamayacak kişiler koşulların bulunması halinde KVKK’nın ilgili hükmünden yaralanabileceklerdir. Bu noktada KVKK kapsamındaki silme hakkı ile unutulma hakkı birbirleri ile örtüşmekle birlikte ayrıştığı noktalar bulunmaktadır. Unutulma hakkının değerlendirilmesinde kişinin şeref ve itibarına zarar vermesi ve süre kriterleri esas alınmakla birlikte silme hakkının kullanılabilmesi bu gibi kriterlerin bulunmasına gerek yoktur. Tabii bu bazı durumlarda silme hakkı açısından da bu kriterlerin aranmayacağı anlamına gelmemektedir.
c. Anayasa Mahkemesi’nin Unutulma Hakkını Düşünceyi Açıklama ve Yayma Özgürlüğü ile Basın Özgürlüğü açısından incelemesi ve değerlendirme:
Tanım: Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
Madde 26– Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. (1)
(Mülga fıkra: 3/10/2001-4709/9 md.)
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, birçok bilgi ve belgeyi barındıran internete erişimi de kapsamına almakta ve dolayısı ile internete getirilecek olan sınırlamalar bu hakkın kullanımını engelleyebilecektir. Nitekim AYM de N.B.B. kararındaki değerlendirmesinde haber ve fikirlere ulaşmayı da ifade özgürlüğü kapsamında yer aldığını ve internetin bu hususta önemli bir rolü olduğunu ve internette yer alan haber arşivlerine yayından kaldırılmasının basın özgürlüğüne müdahale olacağını belirtmiştir. AYM’nin bu tespitine katılmak ile birlikte AYM’nin genel mahiyette bir değerlendirme yaparken internette yer alan yayınların kaldırılmasını, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinden ziyade basın özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi yerinde olmamıştır. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, ifade içeriğinin yanı sıra ifade ediş biçimi ve aracını da korumakta olup, bir ifade aracı olan internetin ve dolayısı ile internete erişimin de bu özgürlük kapsamında korunması gerekmektedir.
Tanım: Basın Hürriyeti
Madde 28 – Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz.
(Mülga ikinci fıkra: 3/10/2001-4709/10 md.)
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır.
AYM, internet ortamında iletilen haber ve görüşlerin basın özgürlüğü kapsamında olduğunu ve kişilerin haber almasında önemli bir yeri olduğunu ve internette yer alan haber arşivlerinin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini belirtmiştir. Unutulma hakkı ile çatışan haklar kapsamında değerlendirilebilecek düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ile basın hürriyetinin somut olaya göre incelenmesi gerekmektedir. Nitekim AYM de bu haklar arasında adil bir dengenin kurulması gerektiğini vurgulamış ve haberin güncelliği, haber değeri, kamu yararı, haber konu edilen kişinin siyasi ya da medyatik kişiliğinin olup olmadığı gibi kıstaslar belirleyerek bu dengeyi kurmaya çalışmıştır. AYM, tüm bu hususları değerlendirdiğinde başvuruyu haberin on dört yıl öncesine ilişkin olması sebebi ile güncelliğini yitirmesi, haber içeriğinin tarihi, istatistiksel veya bilimsel açıdan internette erişilmesinin zorunlu olmaması, Başvurucu’nun siyasi veya medyatik bir kişiliği olmaması nedeniyle haber konusu olayın kamu tarafından erişilmesinde kamu yararının bulunmaması sebebiyle Başvurucu’nun şeref ve itibarını koruma hakkını ihlal ettiği sonucuna vararak söz konusu haberin unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve Başvurucu’nun şeref ve itibarının korunması için anılan habere erişimin engellenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bu noktada unutulma hakkı ile çatışan hakların değerlendirmesinde göz önüne alınan “süre” kavramının önemi, aşağıda yer alan grafik ile açıklanmıştır.
Grafik :
Yukarıdaki grafikte ilgili kişinin verilerin işlenmesinin pozitif etkilerinin zamanla negatif etkilere dönüştüğü görülmektedir. Bu grafik ile anlatılmak istenilen gazetecilik, ifade özgürlüğü gibi hususlar nedeniyle başlangıçta pozitif etkilerin negatif etkilerden daha üstün olması ile birlikte kişilerin siyasi kimliklerinin olması gibi hususlar hariç olmak üzere haberlerin güncelliği yitirmesi sebebi ile kamu yararının kısa süreli olduğu ve dolayısı ile de başlangıçta üstün olan kamu yararına karşı zamanla özel hayatın gizliliğinin üstün hale gelmesi ve dolayısı ile verilerin unutulması gerektiğidir. Bu nedenle AYM’nin unutulma hakkına ilişkin değerlendirmesinde çatışan haklar arasındaki dengelemeyi yaparken süre kriterini esas alması ve güncelliğini yitirmiş haberler bakımından basının sorumluluk bilincinin daha katı uygulanması gerektiğini belirtmesi isabetli olmuştur.
d. AYM’nin Unutulma hakkını incelemesinde diğer hususların değerlendirilmesi:
Unutulma hakkının dijital olmayan yayınlar açısından uygulanabilirliği:
AYM, Başvurucu’nun talebini “İnternet ortamındaki haber arşivlerindeki kişisel verilere veya habere erişimin engellenerek kişilerin yaptıklarının unutulmasının sağlanması” şeklinde ifade etmiş ve bu talebi unutulma hakkı olarak nitelendirmiştir. AYM, kararında her ne kadar internetin unutulma hakkının değerlendirilmesi açısından önemini sıkça dile getirmiş olsa AYM’nin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararına atıfta bulunması dijital ortamda olmayan yayınlar açısından da unutulma hakkından yararlanılabileceğini desteklediğini göstermektedir. YHGK, ilgili kararında her ne kadar unutulma hakkını “üstün bir kamu yararı olmadığı sürece,dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı” olaraktanımlamış ise de aynı kararda yer alan “Ayrıca şunun da ifade edilmesi gereklidir ki; unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmiş ise de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği açıktır” şeklindeki ifadesi ile unutulma hakkının kapsamına dijital olmayan ortamları da dahil ederek hakkın uygulama alanını genişletmiştir. Ancak burada değerlendirilmesi gereken husus bilgiye erişimin esas nitelikte, unutulma hakkının kullanılmasının ise istisnai nitelikte olması ve bu nedenle de dar yorumlanması gerektiğidir. Aksi halde unutulma hakkının diğer anayasal haklardan üstün hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Dolayısı ile unutulma hakkının uygulanmasını tetikleyen unsurların başında teknoloji ve internetin olduğu da göz önünde bulundurularak unutulma hakkının dijital ortamlar ile sınırlandırılması, dijital ortamlarda dahi içeriğin kaldırılması değil arama motorlarında listelenmesinin kaldırılması şeklinde yorumlanması, dijital ortamda yer almayan içeriklere ilişkin taleplerde KVKK’dan yahut diğer kanunlarda yer alan düzenlemelerden yararlanılması gerekmektedir.
AYM’nin unutulma hakkı kapsamında erişimin engellenmesi yöntemine ilişkin değerlendirmesi:
AYM’nin dijital ortamlarda bulunan haberlere erişimin engellenmesi ile ilgili değerlendirmelerine bakıldığında AYM’nin “erişimin engellenmesi” ifadesini 5651 sayılı kanunda düzenlendiği gibi teknik anlamda kullanmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim AYM, 5651 sayılı kanunun 9. Maddesinde yer alan erişimin engellenmesi ile ilgili düzenlemeleri unutulmayı etkin kılacak yöntemlere örnek olarak göstermiş ve değişik yöntemlerin uygulanabileceğini belirterek belirlenecek yöntemlerin sınırını çizmemiştir. Bu noktada bu hususun, unutulma hakkı ile ilgili kararı verecek olan yargı merciinin takdirine bırakılması konuyla ilgili teknik ve hukuki altyapıya sahip olunmaması ihtimali göz önüne alındığında diğer hakların kullanımı açısından tehdit oluşturabilecektir.
Sonuç
Küresel boyutlarda tartışılmaya başlanılan unutulma hakkına ilişkin olarak ülkeler mevzuatlarına bu hakkın kullanımına ilişkin düzenlemeler getirmeye başlamıştır. Türk Hukuku’ndaki yasal düzenlemelerde henüz açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte yargı kararlarına konu olmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin N.B.B kararı ile incelemiş olduğu unutulma hakkına ilişkin değerlendirmeleri genel olarak isabetli olmakla birlikte hakkın kullanım alanına dijital olmayan ortamları dahil etmesi, unutulma hakkının kabul edilmesi halinde izlenecek yöntemlerin kapsamını belirlememesi, çatışan hakların değerlendirmesini eksiklikler bulunması gibi yukarıda açıklanan sebeplerle eleştirilen yönleri bulunmaktadır.
Bireylerin geçmişlerinden ayrılarak yeni bir başlangıç yapabilmelerine olanak tanıyan unutulma hakkının olumlu yönlerinin bulunduğu aşikar olmak ile birlikte niteliği gereği istisnai bir hak olması ve bilgiye erişimin esas olması sebebi ile unutulma hakkının dijital ortamlarda yer alan yayınlarla sınırlı tutulması, kamu menfaati ile bireylerin menfaatlerinin çatışması halinde dengelenmenin doğru yapılabilmesi için süre, içerik gibi bazı kriterlerin belirlenerek bu kriterler doğrultusunda analizin yapılması, hakkın kullanılmasına ilişkin alternatif yöntemlerin belirlenmesi, son çare olarak bu hakka başvurulması ve dolayısı ile dar yorumlanması için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılarak bu hususta mahkemelerin takdir yetkisinin en aza indirgenmesi uygun olacaktır.
*İşbu makale; bilgilendirme amaçlı olup, hukuki tavsiye veya görüş olarak değerlendirilemez.
Kaynakça
A. Mevzuat
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf
- 5651 sayılı sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5651.pdf
- 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6698.pdf
- 5187 sayılı Basın Kanunu
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5187.pdf
B. Kitap
- Araş. Gör. Eren Sözüer, Unutulma Hakkı (İnsan Hakları Hukuku Perspektifinden Bir İnceleme), İstanbul, 2017.
- Av. Can Yavuz, Unutulma Hakkı (İnternet’teki Arama Sonuçlarından Kişisel Verilerin Kaldırılması) Ankara, 2016.
C. Makale&Tez
- Elif Küzeci, Kişisel Verilerin Korunması, Doktora Tezi, T.C. Ankara Üniversitesi, 2010.
- Paulan Korenhof, Jef Ausloos, Ivan Szekely, Meg Ambrose, Giovanni Sartor, Ronald Leenes, Timing the Right to Be Forgotten, A study into “time” as a factor in deciding about retention or erasure of data https://papers.ssrn.com/sol3/Papers.cfm?abstract_id=2436436
D. İnternet Siteleri
- WPMAVI, Türkiye’de En Çok Ziyaret Edilen Siteler
- Alexa, Top Sites in Turkey,
https://www.alexa.com/topsites/countries/TR
- SimilarWeb, Top Websites Ranking
https://www.similarweb.com/top-websites/turkey
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Formu Kılavuzu
http://www.anayasa.gov.tr/files/bireyselbasvuru/b_b.pdf
E. Yargı Kararları
- T.C. Anayasa Mahkemesi, 2013/5653 başvuru numaralı N.B.B. Kararı
http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn=amkb2013-5653.htm&kw=`2013/5653`#fm
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2014/4-56 E., 2015/1679 K., 17.6.2015 T.
http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn=hgk-2014-4-56.htm&kw=`unutulma+hakk%C4%B1`#fm